Şehrin en lüks otellerinden birinde, geniş camlarla çevrili süit odası, loş ışıklarla aydınlanıyordu. Oda, modern mobilyaları ve yumuşak yatak örtüleriyle baştan çıkarıcı bir atmosfer yaratıyordu. Hafif bir caz müziği fonda çalarken, içerideki iki kişi arasındaki gerilim giderek artıyordu.
Adam, camın önünde durarak şehrin ışıklarına bakıyordu. Elleri cebinde, içindeki heyecanı kontrol etmeye çalışıyordu. Arkasında duran kadın, uzun saçlarını geriye atarak ona yaklaştı. Üzerinde siyah dantel bir elbise vardı, teni gecenin tonuna uyum sağlıyordu.
Sessizliği bozan ilk ses, kadının ayak sesleriydi. Adam hafifçe gülümsedi ve başını çevirerek ona baktı. Aralarındaki çekim gözle görülür hale gelmişti. Kadın, “Burada sadece sen ve ben varız,” diye fısıldadı, sesi yumuşak ama davetkârdı.
Adam elini uzatarak kadının beline dokundu, parmakları yavaşça teninde gezindi. Aralarındaki elektriklenme tüm vücutlarına yayılırken, nefesler daha derinden alınmaya başladı. Kadın, onun yakınına sokuldukça içindeki heyecanı bastırmak daha da zorlaşıyordu.
Odadaki büyük yatak, gecenin nasıl geçeceğinin habercisi gibiydi. Kadın, nazik ama kararlı bir şekilde adamın ceketini çıkardı, ardından gömleğinin düğmelerini yavaşça çözdü. Adam ise onun yüzüne bakarak, “Bu gece unutulmaz olacak,” diye mırıldandı.
O anın büyüsü, duvarların ötesine taşınmıştı. Farkında olmadan odanın bir köşesinde duran küçük bir kırmızı ışık yanıp sönüyordu. Gözle görülmeyen bir kamera, bu anın her saniyesini kaydediyordu. Ama onların umurunda değildi.
Gece boyunca, otel odasının içinde tutku dolu anlar yaşanırken, dışarıda şehir hiç durmadan akmaya devam ediyordu. Saatler geçtikçe, odadaki enerji giderek yükseldi, perdeler kapalıydı ama içeride her şey açıktı…