Akşamın loş ışıkları mutfağın içini sıcak bir tonla doldurmuştu. Dışarıda yağmur ince ince yağarken, içeride yemek kokuları hâlâ havada asılıydı. Bulaşıkları yıkamak için lavabonun başına geçmişti kadın. Üzerinde sadece ince askılı bir tişört ve şort vardı. Su sesi mutfağın içinde yankılanırken, arkasında yaklaşan adım seslerini fark etti.

Adam sessizce yaklaşıp kollarını beline doladığında kadın hafifçe irkildi ama gülümsedi. “Beni korkuttun,” diye fısıldadı.

Adam, kadının boynuna yavaşça eğilip nefesini hissettirdi. “Bütün gün seni bekledim,” dedi alçak bir sesle.

Kadın ellerini lavaboya dayayarak başını hafifçe yana eğdi, adamın dokunuşlarını daha iyi hissedebilmek için. Sıcak nefesi ensesinde gezindiğinde, vücudunun titrediğini fark etti. Adamın parmakları belinden yukarı süzülerek omuzlarına ulaştığında, dudaklarını ısırdı.

Aralarındaki gerilim hızla yükselirken, adam onu nazik ama kararlı bir şekilde mutfak tezgahına yasladı. Parmakları, kadının teninde gezindikçe, nefesi daha da hızlandı. “Burası biraz riskli değil mi?” diye fısıldadı kadın, sesi titrek ama heyecanlıydı.

Adam hafifçe gülümseyerek, “Belki de tam da bu yüzden daha heyecan verici,” diye karşılık verdi. Ellerini kadının yüzüne götürerek onu kendine çevirdi, dudaklarını dudaklarına yaklaştırdı.

Öpücükleri giderek derinleşirken, vücutları birbirine sıkıca kenetlendi. Tezgahın soğuk yüzeyi ile adamın sıcak bedeni arasına sıkışan kadın, tamamen teslim olmuştu. Ellerini adamın saçlarına geçirerek daha da yakınlaşmak istedi.

Mutfağın içinde nefesler birbirine karışırken, yağmur camlara vuruyor, dışarıdaki dünya onlar için tamamen unutuluyordu. O an, mutfağın dört duvarı arasında sıkışan tek şey tutkulu bir arzuydu.

Gece boyunca mutfağın her köşesi, şehvetin izlerini taşıyacak, sabah olduğunda her şey yerli yerinde olsa da, o anların hafızalardan silinmesi imkansız olacaktı.

Comments are closed.